Anayasa Mahkemesi (AYM), Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2 Ekim 2018 tarihinde öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a devrine karşı nişanlısı Hatice Cengiz’in yaptığı bireysel başvuruyu reddetmesine ilişkin kararının gerekçesini 5 ay sonra açıkladı.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Cemal Kaşıkçı davasında yargılama sürerken Adalet Bakanlığı’nın görüşü üzerine dosyanın 2022’de Suudi Arabistan’a devrine karar vermişti. Bu karara yapılan itirazlar da reddedilmişti. Bunun üzerine Hatice Cengiz, bireysel başvuruda bulunmuştu.
Anayasa Mahkemesi, 10 Mayıs 2023’te yaşam hakkının etkili ceza soruşturması yürütülmesine ilişkin usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verdi.
‘SORUŞTURMADA TÜM KRİTERLER KARŞILANDI’
DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre beş ay sonra açıklanan kararın gerekçesinde cinayetin ortaya çıkmasında Türk soruşturma makamının yoğun çabasının etkili olduğu vurgulandı. Başvurucunun soruşturmaya gerektirdiği ölçüdeki katılımının sağlandığı anlatılan kararda, “Soruşturmanın yeterliliği bağlamında Türk soruşturma makamının bir zafiyeti olmayıp olay yerinde derhâl yapılması gereken maddi delil incelemelerinin ve aramaların gecikmesinde ağır kusurun muhatap makamlara ait olduğu değerlendirilmiştir” denildi. Kararda, “Bu itibarla, ceza muhakemesinin soruşturma evresinin Türk adli makamının yükümlülükleri bağlamında yaşam hakkı kapsamında etkili ceza soruşturması yürütülmesi yükümlülüğünün gerektirdiği tüm kriterleri karşıladığı sonucuna varılmıştır” ifadesi kullanıldı.
‘SUUDİ ARABİSTAN İŞ BİRLİĞİNE YANAŞMADI’
Dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesine yönelik itiraza değinilen kararda, “Somut olayda Suudi yetkililerin olayın en başından beri Türkiye ile uluslararası adli iş birliğine ve adli yardımlaşmaya yanaşmadığı, tüm talepleri reddettiği, bazı taleplere ise karşılık vermediği görülmüştür. Sanıklar yabancı ülke vatandaşı olup olaydan hemen sonra Türkiye’yi terk ederek kendi ülkelerine gittikleri ve ülkelerince de iade edilmediklerinden kovuşturmayı yürüten makamın davanın sanıklarını duruşmalarda hazır edemediği anlaşılmıştır” bilgisi verildi.
Olaya ilişkin Türk makamlarınca soruşturma aşamasında olduğu gibi kovuşturma aşamasında da cinayetin sanıklarının yakalanması konusunda azami bir çaba gösterildiği, Suudi makamlarından sanıkların iadelerinin talep edildiği hatta bununla da yetinilmeyip sanıklar hakkındaki uluslararası yakalama kararlarının çıkarıldığı anımsatıldı. Ancak Suudi makamlarının sanıkların ülke dışına çıkışına izin vermeyip sanıkları iadeye yanaşmadığı ifade edilen kararda, şöyle denildi:
“Türk makamlarının kovuşturmanın devri için hemen harekete geçmeyip sanıkları duruşmada hazır etmek için iki yılı aşan bir süre boyunca yoğun bir çaba sarf ettiği ancak bu çabadan bir sonuç alamadığı ortadadır. Suudi makamlarının olaydan sorumlu tutmadıkları kişilerin dahi ülke dışına çıkmalarına izin vermediği, Türk makamlarınca yapılan kovuşturmanın sanıklar hazır edilerek yürütülmesi girişimlerinin böylece tümüyle karşılıksız kaldığı bir gerçektir. Başvurucunun da iddialarında sanıkların iade edilmemesi ve kovuşturmanın bu nedenle ilerleyememesi ile ilgili olarak Türk adli makamlarına kusur izafe edilebilecek herhangi bir argümanı ileri süremediğinin altını çizmek gerekir.”
SUUDİ ARABİSTAN’DA 8 KİŞİ CEZA ALDI
Riyad Ceza Mahkemesinin sanıklardan 5’ine 20 yıl, birine 10 yıl, diğer 2’sine 7 yıl hapis cezası verdiği anımsatılan kararda, “Türk adli makamlarının yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülükleri doğrultusunda bir uluslararası iş birliği sağlama ve kovuşturmanın sanıkların tamamı hakkında olmasa da bir kısmının uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla karşı karşıya kalmasıyla aleyhlerine sonuçlanmasına yönelik gerekli çabayı gösterdiği, başka deyişle anılan cezaların Türk adli makamlarının çabaları sonunda verildiği dikkate alınmalıdır” değerlendirmesi yapıldı.
Kararda, dolayısıyla başvuru bir bütün olarak ele alındığında Türk adli makamlarının etkili bir uluslararası iş birliğine ve etkili ceza muhakemesi yürütülmesi için gerekli bütün makul tedbirleri almaya ilişkin yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiği sonucuna varıldığı kaydedildi.
TÜRKİYE’DE 26 KİŞİ HAKKINDA DAVA AÇILMIŞTI
Riyad yönetimine muhalif gazeteci-yazar Cemal Kaşıkçı, nişanlısı Hatice Cengiz ile evlenebilmek için bazı resmi evrakları almak için 2 Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na gelmişti. Buradan bir daha çıkamayan ve öldürülen Kaşıkçı’nın cesedine bir daha ulaşılamamıştı. Türkiye’nin yanı sıra uluslararası toplumun da tepkisini toplayan cinayete ilişkin İstanbul’da Suudi Arabistan vatandaşı toplam 26 kişi hakkında dava açılmıştı. Davanın sanıkları arasında muavin konsolos Sultan Yahya A. ve ateşe Yasit Halit M., Suudi Tuğgeneral Mansur Osman Abu Hüseyin de yer almıştı. (KAYNAK)